Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

DÜŞÜNMEK ÜZERİNE

“Bunun için okumuyor muyuz? Düşünmek için…”
— Frida Kahlo

“Bunun için okumuyor muyuz? Düşünmek için…”
— Frida Kahlo

İnsan, doğası gereği toplumsal bir varlıktır. Ancak toplumsal olmak, çoğu zaman bireysel gelişimin önüne bir engel olarak dikilir. Dayanışma esasına dayanan sistemlerde, kendi benliğini önceliklemek ayıplanır. Oysa birey olmadan, düşünemezsin. Ve düşünmeden, ne kendini ne de dünyayı anlayabilirsin.
Evet, öncelikleme… Bireyin düşünce evreni, çoğu zaman kendi sınırlarıyla sınırlıdır. Öyle çok insan tanıdım ki; dünyaları, evlerinin duvarlarını aşamayan bir gölgeden ibaretti. Onlar düşünemediği için, onların yerine de düşünmek gerek. Hem düş kurarak, hem de düşerek… Kısacası, bir “düş’ün’mek” hali.

Düşünmek, insan varoluşunun en temel yetkinliklerinden biridir. Kişi bu yetiyle olasılıkları öngörür, hayal gücünü genişletir, kavramları karşılaştırır. Ancak bu yeti doğuştan gelmez. Düşünmek, doğduktan sonra öğretilir. Daha doğrusu, şekillendirilir. Toplumun ve onun yandaşlarının oluşturduğu eğitim sistemi, düşünmeyi bir formata sokar, biçim verir, sınırlara hapseder.

Oysa insan türü, doğar doğmaz hayatta kalamayacak kadar kırılgandır. Bakıma, ilgiye ve yönlendirmeye muhtaçtır. Bu kırılganlık, düşünceye de yansır. Bize biçilen çitleri aşabilmek için düşünmek zorundayız. Çünkü düşünce, soyut bir kavram olsa da; sonuçları somuttur. Yaşama yön verir.

İlk yıllarımızda düşünmek, taklit etmektir. Ailemizden devraldığımız doğru ve yanlışlarla hareket ederiz. Düşünce kalıplarını ödünç alırız. Eğer bazı iddialar gibi düşünce doğuştan gelen bir yeti olsaydı, bir kurt tarafından büyütülen çocuk, yetişkinliğinde bir insan gibi düşünmeli ve davranmalıydı. Ama olmaz. Olamaz. Bu da gösterir ki; insan aklı, büyük oranda çevresel etkilerin ve taklitlerin ürünüdür.

Peki neden düşünmeliyiz?

Çünkü düşünmek, hayatı anlamlandırmanın en insani yoludur. Bazıları “fazla düşünmek insanı aptallaştırır” der. Hayır! Fazla düşünmek, zekâyı kibarlaştırır. Kalabalıklar arasında yalnızlaştırır; ama o yalnızlıkta yeni bir iç dünya inşa eder. Yalnızlığı kalabalıklaştırır; derinleştirir.

İçinde yaşadığımız toplumun en büyük trajedisi; ya yalnızca kendini düşünenlerin çoğalması ya da hiçbir zaman düşünemeyenlerin sessizliğidir.

NİYAZİ BAY

 

YORUMLAR

5 adet yorum var

  1. Yazarın diğer yazılarından hareketle düşünce dünyasındaki yolculuğu ve gerçekten başka birisinin sandalına binmenin kendi denizini kirlettecek düşüncesiyle hareket ediyor oluşu ziyadesiyle haftalık yazılarını takip ettiriyor. Mutlaka yazmaya devam etmeli.

  2. Evet okudukça aydınlanıyor, aydınlandıkça okuyorum.
    Bazı konularda öyle güzel aktarım varki tebrik ediyorum ve bir sonraki yazınızı bekliyorum.

  3. Düşünmenin değerine o kadar güzel değinmişsiniz ki fazla düşünen insanlar kendinde bi kusur olduğunu sanırken “çok düşünmek hayatı anlamlandırmanın inasanı yoludur” cümlesi bir ilaç gibi geliyor yalnızlığın gücünü ve toplumun en büyük sorunlarını bu kadar yalın bir dille anlatmak gerçekten çok etkileyici

  4. Düşünemeyen insanların oluşturduğu koca bir sessizlik içerisindeyiz. Düşünen insanların ise onu anlamayanların yanındaki çığlığı ile çatışır durur. Dünya, düşünenlerin erdemiyle şekillenir. İnsanı insan yapan asil bir eylemdir düşünmek. Ünlü düşünür Descartes’in bir sözü vardı”Düşünüyorum, öyleyse varım.” bizi var eden, hayatımızı şekillendiren, toplumun en temel yapı taşını oluşturan en asil eylemdir düşünmek.. Zihin ve bedenin arasındaki danstır düşünmek.. öyleyse varım! kaleminize sağlık, birkaç dakika da olsa bizi yeniden düşünmeye teşvik ettiğin için.!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Geze Kahveciler Çaycılar Bilardo, İnternet Kafeler Esnaf ve Sanatkarlar Odası’ndan
Sıradaki Haber Beşiroğlu: “Hürriyet, esnafı üzerime salıyor”
Reklamı Geç