Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

EVET-HAYIR583 defa okundu

, , kategorisinde, 14 Şub 2017 - 09:44 tarihinde yayınlandı
EVET-HAYIR

EVET-HAYIR

Malum, gündemin en önemli maddesi Anayasa değişikliği, ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyecek olan halk nazarında ise ‘Başkanlık’ seçimi!

Halkın bir kısmı Başkanlığın gelmesiyle uzay çağına ulaşacağımızı ve her şeyin güllük gülistanlık olacağını hayal ederken, diğer kısmı ise ülkenin bölüneceğini, dikta yönetiminin ve baskının geleceğini söylüyor.

Bana kalırsa her iki durum da doğru değil. İnsanların önemli bir kısmında korkular, çekinceler olduğunu da görmek lazım.

Elbette getirilmek istenen yeni sistemin ayrıntılı olarak ele alındığında ve fiiliyata geçtiğinde neler getirip, neler götüreceği tartışılmalıdır. Bu işin uzmanları dinlenmelidir. Artısı-eksisi ele alındıktan sonra da herkes kendi kararını verip iradesini sandığa yansıtmalıdır.

Zaten milletimiz ne derse o olacaktır. Nitekim halk bundan evvel olduğu gibi, bundan sonra da gerekli demokratik denetim mekanizmasını gerekli şartlarda çalıştıracaktır. Aziz milletimiz önüne sandık koyulduğunda herkesin notunu vermiştir ve verecektir. Bundan şüphem yok. Üstelik ne yaşayacaksak hep beraber yaşayacağız! Olumlu şeylerde nasıl hayatımız olumlu yönde etkilenecekse, olumsuz gelişmelerden de hayatımız olumsuz şekilde etkilenecek ve illaki bu durum sandığa yansıyacaktır. Seçim ve sandık şansı halkın önünde durduğu sürece gereksiz korkulara yer yok.! Bu yüzden korkmuyorum. Ne olacak hep birlikte göreceğiz…

Açıkçası ben sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkan olmasından korkmuyorum.! Zaten mevcut durumda devletin mutlak lideri konumunda. Bu açıdan sıkıntı görmüyorum.

Ancak benim de korkularım var…

Benim korkum, kraldan çok kralcı olanlardan..!

Elbette aziz milletimiz yönetim yetkisi verdiği Recep Tayyip Erdoğan’ı da kontrol edecektir, lakin benim korkum şu: Recep Tayyip Erdoğan, yalamaları kontrol edebilecek mi?! Ne kadarını, kaç tanesini kontrol edebilecek ?! Maalesef her yanlışı görüp düzeltebilecek imkânı yok. Bunun için ilahi bir kontrol mekanizmasına sahip olmadığı aşikâr.

Cumhurbaşkanı, Başkanlık yetkilerine sahip olduğunda illaki bazı algılar değişecektir. Bu değişimler yaşanırken, “Bu devlet bizim, ne istersek yaparız, bizi eleştireni ezeriz, kafalarına vururuz, işten atarız, okuldan atarız, memuriyetten atarız vs vs” türünden yaklaşım gösterecek olan had bilmezlerden korkuyorum.

Ülkesini seven ama bazı konularda iyi niyetle pozitif eleştirilerde bulunmak isteyen insanların yaşaması muhtemel sorunlardan ve kendine görev biçip sırf yalamalık için yapılacak baskılardan korkuyorum. Tarafsız olması gereken Kaymakam, Rektör, Memur insanların tarafgir olmasını olumlu karşılamıyorum.

Nitekim bazı sorunlar şimdiden başladı bile…

Şurası da bir gerçek ki, hükümetin baskı yaptığını düşünmüyorum. Ancak yaranma içgüdüsüyle hareket eden yalamalar en korkunç olanıdır. Kanal D’nin eleman kovmasını bu minvalde değerlendiriyorum. Gerçi işten atılan haber sunucusunun ‘Hayır’ diyerek rengini belli etmesi de son derece yanlıştı. Haber sunucularının reklamlarda oynaması bile ‘kamuoyunu yönlendireceği’ gerekçesiyle yasakken, oyunun rengini belirtmesi de yanlıştır. Ancak Kanal D’nin yani Aydın Doğan’ın bunu ilke gereği değil, işine gelmesi gereğiyle yaptığı ortada. Belki de Doğan sırf tepki doğurmak için yapıyordur bu işi kim bilir?!

Zaten hayır dediği için işten kovduğu elamanın ardından başka kişiler “ben de hayır diyorum beni de kovun” açıklamasında bulundular. Sosyal medya bu haberle çalkalandı. ‘Baskı, dikta’ eleştirilerine meydan verdi.

Başka örnekler de mevcut, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) İl Müdürünün oyunun rengini açıklaması gibi! Böyle bir yetkisi, görevi, sorumluluğu olmadığı gibi esas yetkisi tarafsız olmak olan kişilerin bu tip hareketlerini masum görmek mümkün değil. İç güdüsel bir yalamalık değilse, FETÖ’nün tepki doğurarak muhalefeti bazı şeyler için tetiklediğini düşünmek de yersiz bir düşünce olmayacaktır!

Burada mesele yaşanan olayların doğal akışında mı gerçekleştiği, yoksa sunî oluşumla mı vukû bulduğudur. Önemli olan bunu anlamaktır. Yine ‘hayır’ dediği için sendika temsilcilerine yönelik suikast girişimlerini de hukuk önünde açığa çıkarmak gerekmektedir. Bu işler kime yarar? Neye yarar? Sorgulamak gerekir. Gerilimler, çatışmalar neye hizmet eder halka anlatmak gerekir.

Nitekim geçmişte alakasız insanları darbeci diye fişleyenlerin bizatihi kendilerinin darbeci olduğunu 15 Temmuz’da alenen herkes görmüş oldu. FETÖ’ye kul köle olmayan kişiler “Cami bombalayacaklardı” diyerek düşman ilan edilirken, 15 Temmuz’da aslında bizzat FETÖ’cülerin kendileri halkı bombalamışlardı.

Cami minareleri arasına ramazanda “Hoş geldin ya şehri Ramazan” yerine bugün “evet” yazılması da son derece gereksiz ve tahrik edici yaklaşımlardandır. Bu İslâm’a da zarar verir.

Eyyama, haddi aşmaya, durumdan vazife çıkarmaya lüzum yoktur. İtidalli olmak gereklidir. Kuru kuruya çığırtkanlık yapmak, yapılacak en yanlış iş olacaktır. Milletin sağduyusuna güvenmek gerekir. Ne ölüyoruz, bitiyoruz safsatalarına, ne de uçuyoruz, kaçıyoruz naralarına gerek yoktur. Partide görevi olan, sorumluluk verilen insanlar gerekli çalışmaları elbette yapsınlar ve yapacaklardır da.

Bu noktada AK Parti hükümetinin yapacağı en mantıklı şey, normal vatandaşların çekincelerini gidererek gönüllerini ferahlatmak olmalıdır. Tabi referandumdan ‘evet’ çıktığında da aynı şekilde ferahlığın sürmesi elzemdir.

Netice itibariyle ‘Evet’ de çıksa ‘Hayır’ da çıksa en önemli şeyin “Milli Birlik” olduğunu bilmek, huzurlu bir ülkede yaşama ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir.

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ