Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

Temelleri 28 Şubat’ta Atıldı!396 defa okundu

kategorisinde, 01 Mar 2020 - 14:44 tarihinde yayınlandı
Temelleri 28 Şubat’ta Atıldı!

Yeniden Refah Partisi Gebze İlçe Başkanı Engin Kılıç, Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan olayların temellerinin 28 Şubat postmodern darbesi ile atıldığını söyledi. kılıç; Türkiye’nin içinde yer aldığı jeopolitik riskler, Ortadoğu’daki gerilim ve çatışmalara karşı zamanında önlem alınamaması, ekonomik güvensizlik ortamının doğmasına ve özel yatırımların dahi en alt düzeylerde seyretmesine neden olmuştur.” dedi.

Yeniden Refah Partisi Gebze İlçe Başkanı Engin kılıç yaptığı açıklamada; “4 Şubat’ta Sincan merkezinde  20 tank ve 15 zırhlı araçla yapılan geçişte, ‘milletin hür idaresi’ tankların paletleri  altına alınırken, sözde ‘demokrasiye balans ayarı’ yapıldığı soylemiyle ‘post modern darbe’ olarak nitelendirilen ve 28 Şubat 1997’de yapılan ve 9 saat süren  Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu iddia edilen, ordu ve bürokrasi merkezli süreçten sonra yaşanan olumsuz gelişmelerle; “fişlenen ve işlerine son verilen” memur, akademisyen ve askerler ile katsayı uygulamasıyla binlerce kişinin üniversiteye girişleri engellenirken Türkiye büyük ekonomik darboğazın içine girerek felaketin eşiğine girdi.

Refahyol iktidarından sonra kurulan ANASOL-D iktidarında özellikle bankacılık sektöründe ibret verici olaylar yaşandı. Bu süreç zarfında, 25 banka sistem dışına çıktı. Bunlardan 5’i doğrudan tasfiye sürecine sokuldu ve banka lisansları ellerinden alındı. Batan bu bankaların devlete maliyetleri 65 milyar doları buldu. 20 banka ise TMSF’ye devredildi. Bu arada kamu bankalarının ekonomik sistem içerisinde zarar görmemeleri için 23 milyar dolar aktarıldı. Uygulanan yüksek faiz ve düşük kur sonucu 28 Şubat’a destek çıkan çevrelerin büyük kazançlar elde edilmesi sağlandı. Bu arada, 54. Hükümetin başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın ‘denk bütçe’ uygulamasının aksine çok yüksek düzeylerde seyreden bütçe açıkları ve iç ve dış borçlanma ekonominin iyice darboğaza girmesine neden oldu. Yaşanan Kasım 2000 krizi ve 19 Şubat 2001 krizleri Türkiye’yi iflastan önceki son istasyon noktasına getirdi. 21 Şubat 2001’de gecelik faizler astronomik düzeylere ulaşırken, İMKB de yüzde 18,1’lik gerilemeyle “tarihi düşüş” yaşanınca, 9 Aralık 1999’da ilan edilen “kur çıpası” yerine,’dalgalı kur’ sistemine geçilmesi benimsendi.” dedi.

Kılıç açıklamasında; “Şubat krizi ekonomiye son darbeyi de vurmuş oldu. Böylece kamu kağıtları alınmaz satılmaz hale geldi. Bunun sonucu olarak faizler en üst noktalara ulaştı. 19 Şubat 2001 krizinden sonra Kemal Derviş’in kurtarıcı olarak ekonominin başına getirilmesi benimsendi. Ekonomiden Sorumlu Devlet bakanı Kemal Derviş, Türk ekonomisine IMF Birinci Başkan Yardımcısı Siyonist Stanley Fisher ve Dünya bankası Başkanı James Wolfensohon ile birlikte yön vermeye çalışıyordu. Kemal Derviş, ekonomik programını açıklarken; “Ekonomik Program’ı, bugün Uluslararası Para Fonu’na (İMF) sunacağız. Sanırım program dışarıda önemli destek görecektir” ifadesi bunun en belirgin göstergesi niteliğinde idi. Bugün ise, Türkiye’nin içinde yer aldığı jeopolitik riskler, Ortadoğu’daki gerilim ve çatışmalara karşı zamanında önlem alınamaması, ekonomik güvensizlik ortamının doğmasına ve özel yatırımların dahi en alt düzeylerde seyretmesine neden olmuştur. Şu anda Türkiye’de katma değeri yüksek ürünler üretilemediği gibi, yeni istihdam ortaya konulamadığı gibi, Erbakan Hocamızın kurduğu mevcut 14 Şeker Fabrikasının dahi satılması  içinde bulunduğumuz darboğazın göstergesi niteliğindedir. Bu durum üretmeden tüketmenin sonucudur. Sonuç olarak, 28 Şubat darbesi üzerinden 23 yıl geçmiş olmasına rağmen, Türkiye hala dış borç sarmalı, dış borç faizi, bütçe açığı, dis ticaret acigi, işsizlik, yatırımsızlık ve üretimsizlik bakımından zor bir dönemecin içerisine girmiş bulunmaktadır. Eğer ki, 28 Şubat süreci yaşanmamış olsaydı Türkiye istikrar, güven ve kalkınmışlık açısından çok önemli noktalara ulaşmış olacaktı. 28 Subat sonrasi gelen hükümetler eliyle sekteye ugratilan D-8 projesi planlandigi gibi yürütülseydi,  Suriye, Irak, Misir, Libya gibi müslüman ulkeler bugunku durumunda olmazlardi, ABD Yonetimi Kudus’le ilgili hadsiz aciklamasini yapma curetini gosteremezdi. 28 Şubat darbesi üzerinden 23 yıl geçmiş olmasına karşın hala 54. Hükümetin Başbakanı Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın başarılı icraatlarından sıklıkla bahsedilmesi ve Ortadoğu başta olmak üzere işaret ettiği birçok konuda haklılığının ortaya çıkması üzerinde önemle düşünülmesi ve ibret alinmasi gereken bir konudur. Türkiye’nin gerilemesine yol açan 28 Şubat darbesinin bir daha yaşanmaması için bu oyunlari sahneye koyan dis guclerin zihniyetinin ve hedeflerinin milletimize cok iyi bir sekilde tanitilmasi, Turkiye’mizin siyasi-ekonomik-askeri bakimdan guclu, ‘Yeniden Büyük Türkiye’  haline getirilerek, Islam Alemi’nin lideri konumuna getirilerek,  dis mudahalelerden etkilenmeyecek bir noktaya tasinmasi kacinilmazdir.” dedi.

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ