Geçtiğimiz günlerde, Gebze Gençlik Merkezi Kütüphanesine birkaç gün üst üste şortla giden M.U. isimli genç bir bayanın, bayan güvenlik görevlileri tarafından uygun bir dil ile uyarılması üzerine atılan tweet sonucu yerel ve ulusal basında bir kaşık suda fırtına koparılmaya çalışılmıştır. Sözcü, Birgün ve Cumhuriyet başta olmak üzere bazı gazeteler habercilik ahlakına aykırı olarak, olayın aslını öğrenmeden “hedef gösterme” ve “tetikçilik” rollerine soyunmuştur.
Olayı ana muhalefet partisi de gündeme getirmiş; Ataşehir’deki kuaför skandalı ile kamuoyu gündemine gelen CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, konuyu Meclis gündemine soru önergesiyle taşımıştır. Aynı zamanda HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy da konuyu meclis gündemine getirmiştir
Devlet kurumlarının, okulların ve gençlik merkezlerinin; çocuklarımızı ve gençlerimizi her türlü zararlı alışkanlıklardan, bağımlılıklardan korumak; değerlerine bağlı, donanımlı, idealleri olan, dinini, ülkesini seven ve bu değerleri yükseltmeye çalışan bir nesli oluşturma amaçlarının olduğunu biliyoruz. Yaşadığımız süreçte, bu bakış açısıyla gençleri yönlendirmeye çalışan bir anlayış “çağdışı ” gösterilmeye çalışılmıştır.
Masumane bir uyarıyı, sosyal ve yazılı medya unsurlarını kullanarak, ülke gündemi haline getiren ya da getirmeye çalışan aklın sıhhati hakkında ciddi endişelerimiz bulunmaktadır. Aziz İslam’a olan kinini ve nefretini açıkça ifade etme cesaretine sahip olmayan bu aklı, en son Diyanet İşleri Başkanına ve Diyarbakırlı Ramazan Hoca’ya yapılan saldırıdan da iyi tanıdığımızı belirtmek isteriz.
Basın ve sosyal medya hesaplarındaki olayla ilgili değerlendirmeler kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Namus ve iffet gibi kavramların içeriğinin boşaltılıp, eşitlik ve özgürlük adına her türlü edepsizlik, ahlaksızlık ve sapkınlık gayet normalmiş gibi gösterilmektedir. İnançlarımıza ve kültürel değerlerimize aykırı ne kadar uygulama varsa “cesaretle” savunulabilmektedir. İfsadı teşvik edenlerin ve yayanların sesi, ıslah edenlerin sesini bastırmaktadır. Yüz kızartıcı eylemlerde bulunanların kızaracak yüzünün kalmamış olması ise hayret vericidir.
Aziz Kur’an iyi, güzel ve doğru olanın(maruf) emredilmesi; kötü, çirkin ve yanlış olanın (münker) da men edilmesi sorumluluğunu bütün Müslümanların üzerine yükler. Müslümanlar, Allah(c.c)’ın belirlediği hukukun ihlaline tanık olmaları durumunda birbirlerini uyarmakla mükelleftirler. İlahi sınırların gözetilmesi hususunda hassasiyet göstermek, ayıplanacak değil takdir edilecek davranışlardandır.
Türkiye’de bir süredir sistematik olarak devam eden feminizm soslu teşhircilik ahlaksızlık, sapkınlık “İstanbul Sözleşmesi’nden de destek alarak Aziz İslam’ın ilke ve prensiplerini “çağdışı” ya da “aşırı eril” göstermek suretiyle mevzi kazanmaya çalışmaktadır.
Halkının % 99’u Müslüman olan bir ülkede, ahlaki değerlere saldırılması “özgürlük” adı altında meşrulaştırılamaz ve hoş görülemez. Ahlak ve adap sahasında da kralın “çıplak” olduğunu birilerinin söylemesi icap eder.
Enformatik, siyasal, iktisadi, hukuki vb. her türlü imkânı kullanarak fahşayı, münkeri ve tuğyanı meşrulaştırmak için yürütülen faaliyetler halkı Müslüman ülkelerin dolaylı yoldan sömürgeleştirilmesine hizmet etmekte, Müslüman milletimizin çocukları mankurtlaştırılarak şeytanın ve sömürgecilerin kölesi haline getirilmek istenmektedir.
19.yüzyılda “uygarlık misyonu”, 20.yüzyılın başında ise “demokrasi” ve “insan hakları” klişesine yaslanarak Avrupalı olmayan uluslara müdahale etme hakkı kazanan “beyaz adam”, 21. Yüzyılla birlikte “cinsel özgürlükler” klişesini bir müdahale aracı olarak kullanmaktadır.
Ne yazık ki Türkiye entelektüel havzası bu durumun farkında bile değildir. Bilakis sömürgecilerle aynı dili konuşmaktadır. Anarşistçe bir özgürlük algısının tahkim edilmesine hizmet etmektedirler. Farklı ses çıkaranlar ya terörize edilmekte ya da Gebze Gençlik Merkezi Müdürüne yönelik edep dışı söylemlerde görüldüğü gibi, sistemli bir “itibar suikastine” maruz bırakılmaktadır.
Son yaşadığımız olaylarda da görüldüğü üzere, ortak aklın ve fıtratın, kötü / çirkin (münker) kabul ettiği bir davranışı uyarmak, tavsiyede bulunmak, örfe uygun olanı söylemek, suçmuş gibi gösterilmektedir. Adab-ı muaşeretten, ahlak ve edepten bahsetmeyi taciz ve suç olarak gösterebilen bu aklın en büyük dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi ya revize edilmeli ya da topyekûn kaldırılmalıdır.
Bu bağlamda gençlere ve topluma yönelik her kesimi siyasi düşünce anlayış ayırt etmeksizin kucaklayarak hoşgörü ve nezaketle sahip çıkmaya çalışan, sosyal kültürel sanatsal ve sportif etkinliklerle gençleri zararlı alışkanlıklardan uzaklaştırarak kendilerine ve topluma faydalı, idealleri ve değerleri olan insanlar olmayı amaçlayan Gebze Gençlik Merkezi Müdürü Köksal Turan’ın ve diğer görevlilerin maruz kaldığı itibar suikastını kınıyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur…
GEBZE SİVİL DAYANIŞMA PLATFORMU ADINA AÇIKLAMAYA KATILANLAR;
Akademi Derneği, Çoban Mustafa Paşa Camii Vakfı, Darıca Eğitim Bir Sen, Darıca İlim Yayma Cemiyeti, Din Görevlileri Derneği, Erbakan Vakfı, Eğitim Bir Sen Gebze, Girişimci İşadamları Vakfı Gebze, Gebze İmam Hatip Lisesi Mezun ve Mensupları Derneği, Gebze İlim Yayma Cemiyeti, İHH Gebze, İnsan ve Medeniyet Hareketi Gebze, İLKÇEV, İnsana Hizmet Derneği, Medeniyet Derneği, TÜGVA Gebze.
