Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--

NORMAL DOĞUM RİSKLİ AMA SEZARYEN DE MASUM DEĞİL!7860 defa okundu

, kategorisinde, 28 Nis 2017 - 11:41 tarihinde yayınlandı
NORMAL DOĞUM RİSKLİ AMA SEZARYEN DE MASUM DEĞİL!

Toplumdaki; ‘özel hastaneler daha fazla kazanabilmek adına sezaryen için bahaneler üretip, anne adaylarını sezaryene teşvik ediyor’ algısının, ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğunu daha iyi anlayabilmek için meselenin kaynağına gittik. Özel hastaneye…

Gebze Merkez Hastanesi Baş Hekimi Hakan Höbek’e meselenin aslını sorduk. Höbek, özel hastanelerin sezaryene nazaran normal doğumlardan daha çok kazandığını söyledi. Hakan Höbek, down sendromu, mide küçültme ameliyatları ve aşırı antibiyotik kullanımı hakkında sorduğumuz sorulara da içtenlikle cevap verdi. Baş Hekim Hakan Höbek beni, bir doktorun bütün soğukkanlılığını üzerinde toplayan bir yüz ifadesiyle karşıladı ancak bir insanın gösterebileceği en sıcak tavırla da uğurladı. Merak edilen sorularınız için Hakan Höbek röportajının sağlığınıza iyi geleceğinden emin olabilirsiniz.

Özel hastaneler daha fazla kazanabilmek için sezaryene mi teşvik ediyor?

Bunun birkaç tane nedeni var; bir miktar ekonomik boyutu ama daha çok doğum sırasında oluşabilecek komplikasyonlar. Anne, bebek ve doktor için normal doğum her zaman ciddi riskler oluşturabilir. Doğum esnasında bebeğin köprücük kemiği, bacağı, kaburgası kırılabilir, kafasında bir şey olabilir, kanama oluşabilir. Bunlar olunca hasta diyor ki, “Ben şu hastanede doğum yaptım, çocuğumun doğum esnasında kolunu kırdılar” sonra bu çok ciddi tazminatlara kadar gidebiliyor. Oysaki bunlar her doğumda olabilecek komplikasyonlar. Özel hastanelerde bu tür komplikasyonları kötü reklam olarak algılıyorlar. Ama sezaryende masum bir şey değil. Sezaryen olan hastalarda emboli dediğimiz, beyne pıhtı atması, bazı kanama bozuklukları, anestezinin yan etkileri olabiliyor. Bu yüzden sezaryeninde normal doğumunda kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Sezaryen olan bir hasta ameliyat geçirdiği için 5-10 gün zor bir süreç geçiyor ama normal doğum yapan bir hasta doğum sonrası kendini hemen toparlıyor. Sezaryen yapılmasının bir başka sebebi de, bazı annelerin ağrı eşiklerinin düşük olması, korktukları için sezaryen istiyorlar. Bir de eğer anne, ilk doğumunu sezaryenle yapmışsa 2’ncisini de sezaryenle yapmak durumundadır. Ücret konusuna gelince SGK’da sezaryen ve normal doğum ücretleri arasında çok az bir ücret farkı var. Özel hastane normal doğumda bir gün yatırıyor, sezaryende en az 2 gün yatırıyor. Bunun dışında sezaryende anestezi ücreti, kullandığın ilaç masrafları çok yüksek, normal doğumda ise yok denecek kadar az. Yani özel hastaneler sezaryenden değil normal doğumdan daha çok kazanıyor. Artık devlet diyor ki, sen normal doğum yap, sezaryeni acil durum gerekirse yap. Devlet, sezaryen ücretini düşük tutuyor ki risk olmadan ameliyata alınmasın, bu son derece güzel bir politika. Ama yine de özel hastanelerin daha çok kazanabilmek adına sezaryen yaptığına dair, halk arasında çok yanlış bir inanış var. Kesinlikle değil, özel hastanelerin sezaryen için devletten aldığı ücret, normal doğumdan aldığı ücretle hemen hemen aynı. Dolayısıyla sezaryen bizim için her zaman daha maliyetli.

Hamilelikte down sendromu kesin olarak teşhis edilebilir mi?

Down sendromlu bebekler, doğumdan sonra özellikle zekâ geriliği, toplumda yer edinememesi, yüzündeki farklılıklarla toplumda hemen fark edilecek bireyler. Tıp artık çok ilerledi, öncelerde hamilelikte down teşhisi konamıyordu ancak şimdilerde rutine girdi. Bir anneye down teşhisi koyabilmek için öncelikle ikili test yaptırabilirsiniz. Ardından 3’lü test ve 2’nci düzey ultrason yapıp bebeğin ense kalınlığına bakmak suretiyle down sendromu şüpheniz oluşabilir. Bu testler; anne yaşı, sigara kullanması, ailedeki down sendromu durumlarına göre oranı yükseltir ya da azaltır. Ama yüzde yüz down sendromlu demek kolay değil.

Doktorların, gebelikte down sendromu teşhisi konan bir bebeğin aldırılmasını, tıbbi bir seçenek olarak sunmaları etik midir?

Biz bu durumlarda öncelikle, ikili ve üçlü testlerde down sendromu şüphesi varsa 2 yöntem uygularız. Bunlardan bir tanesi, amniyosentez dediğimiz anne karnında bebek ile rahim arasındaki sıvıdan alıp, kromozom tahlili yaparak down sendromu olup olmadığını anlarız. Ama bu durumun az da olsa düşük yapmaya neden olduğu biliniyor. Türkiye’de henüz uygulanmıyor olsa da artık sadece annenin kanına bakılarak bebeğin down sendromlu olup olmadığı anlaşılabiliyor. Tabi bu teşhis etme sürecinde, anne karnındaki bebekte belli bir aya gelmiş oluyor. Ben hiçbir hekimin down sendromu teşhisi konduktan sonra bir anneye, bebeği aldırması yönünde bir telkinde bulunacağını düşünmüyorum. Bizim görevimiz, hamile olan hastamıza bebeğinin durumunu belli oranlarda anlatıp, hukuki olarak onu aydınlatmaktır. Bazı aileler bu bebeğe bakamayacaklarını söyleyip onu aldırma boyutuna gidiyorlar. Bazıları ise sonuçta bu Allah’ın takdiri deyip bebeği doğurma yönüne gidiyorlar. Bu durumda hekim arkadaşlar sadece durumu anlatır ve kararı aileye bırakır. Downlu çocuklar hayatları boyunca bakıma muhtaç bireyler. Bu sebeple ebeveynler “Ben öldükten sonra bu çocuğa kim bakacak?” endişesine kapılıp aldırmayı tercih edebiliyorlar. Devlet bu çocuklar için onları bir arada tutmak adına ciddi önlemler alıyorlar ama bu konu yine de öyle tamamıyla önüne geçilebilecek bir durum değil ne yazık ki.

“MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATLARI EHİL KİŞİLERCE YAPILMAZSA ÖLÜMLE BİLE SONUÇLANABİLİR!”

Obezite de mide küçültme ameliyatları sağlıklı bir yöntem mi? Ölüm riski var mı?

Mide küçültme ameliyatlarının 3- 4 tane tipi var, biz bunlara endokrin cerrahisi diyoruz. Doğru ve ehil ellerde yapılırsa yüz güldürücü sonuçlar alınabilir. Ama bu ameliyatı yapabilmek için hastanın bu ameliyata gerçekten ihtiyacı var mı, onu iyi araştırmak lazım. Bu ameliyatın yapılmasına engel olabilecek pek çok sebep olabilir. Şeker ya da psikolojik nedenler gibi. Doğru düzgün araştırılmadan sırf kilosu var diye ameliyata alınan hastalarda, sonradan üzücü sebepler ortaya çıkabiliyor. Vücutta sarkmalar, mutsuzluklar ya da ölüm gibi sonuçlanabiliyor. Bu ameliyatlar, yurt dışında çok başarılı eller tarafından yapılıyor ama bunun öncesinde bir heyet oluşturuluyor ve karar bu heyetten çıkan sonuca göre veriliyor. Türkiye’ de de böyle olması gerekir.

ÇAĞIN HASTALIĞI DEPRESYON!

Antidepresan ve antibiyotiğin aşırı kullanılması niçin bu kadar yaygın hale geldi? Ne tür zararlara yol açıyor?

Bakanlık, bu konuda eczanelere karekod sistemi getirdi. Yani atık hiç kimse elini kolunu sallayarak gidip antidepresan veya antibiyotik alamayacak. Basit bir gribal enfeksiyonda bile insanlar gidip antibiyotik alıyor. Antibiyotik kullandığınız zaman vücudunuzdaki mikroplar ona karşı direnç kazanıyor ve vücut için yararlı olan mikroplarda ölüyor. Daha sonraki hastalıklarda vücut normalde basit bir antibiyotikle kendini toparlayabilecekken daha ağır antibiyotiklere ihtiyaç duyar hale geliyor. Çağımızın hastalığı depresyon, bu sebepten antidepresan da çok fazla kullanılıyor. Ama antidepresanın etkileri her kişide farklılık gösteriyor, zamanla yarardan çok zarar vermeye başlıyor. Doktor kontrolünde kullanılmalı çünkü her antidepresan kişisine göre kullanım dozları ayarlanarak veriliyor.

Sümeyye İNAL/Gazete Ulus

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ